Biz Türkler, sözlü kültüre oldukça önem veren bir milletiz. Ancak bunun dezavantajlarını da asırlarca yaşadık ki bugün kendi tarihimizi araştırırken büyük çoğunlukla yabancı kaynakların taraflı yorumladığı kayıtlardan Türk tarihini yazmak zorunda kaldık. Tam da bu nedenle “söz uçar, yazı kalır” düşüncesiyle SEZİyorum ismiyle yola çıkmaya karar verdik.
Türk fikir hayatına bir katkıda biz sunalım diye 14 Temmuz’da dijital medya dünyasında yerimizi aldığımızı duyurduk. Sanal alemde binlerce alternatifi olduğu düşüncesi ilk başta okurlar için baskın görünse de ilerleyen zamanda SEZİyorum platformunun hem bağımsız yapısı hem de “tek tip” görüş dayatması yapmayan, tartışma/atışma kültürünü yeniden topluma kazandırmada bir mihenk taşı haline geleceği fark edilecektir.
Kısa bir süre içerisinde birçok yazar arkadaşımızın da katılacağı bir fikir/bilgi platformu haline gelecek olan SEZİyorum’da bu ilk gündem yazısı aynı zamanda benim de ilk gündem yazım oldu. Her ne kadar “gündem” yazısı desek de ilk gündem yazım ise aslında geç kalınmış bir yazar hatta yazarlar tanıtımı olacak.
Cevizli Özel Eğitim Merkez Komutanlığında askerliğim sırasında 3 tane "badi"m oldu. Nasip bu ya 3’ü de yazarlığa adım attı.. İlki hem okul hem de çalışma arkadaşım olan Ertan Özçoban’ın Türk turizmine yönelik akademik çalışmaları olan “Yeşil Yıldız” ve Zincir Oteller ve Pazarlama Stratejileri” eserleriydi. Özellikle “Yeşil Yıldız” Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Türk turizm endüstrisinin çevreye duyarlılığını arttırmaya yönelik projesine ilişkin ilk bilimsel çalışma oldu.
İkincisi ise Yozgatlı bir Türkçe öğretmeni olan Metin Mete idi. Askere gelmeden önce Sorgun Final Dershanesinde öğrencileri sınava hazırlayan Metin hoca, askerlik sonrasında ise Niksar İmam Hatip Ortaokuluna atandı. Hayallerinden asla vazgeçmeyen Metin hocanın 2014 yılında evlendiği eşi Rukiye bile kendisine öyle benziyordu ki, düğün günlerine denk gelen direksiyon sınavına gitmemezlik yapmayarak, gelinlik ile sınava girip ehliyetini almıştı.
Metin hoca, Niksar’da önce öğrencilerini sınavlarda daha başarılı olsunlar diye Türkçe test kitapları hazırlardı. Sonrasında ise ülkemiz gençliğini sarmalayan yabancı mitolojik/fantastik kahramanlara karşı bir cephe açarak Türk mitolojisinin günümüz çocuklarının tekrar ilgi sahasına girmesi için kolları sıvadı. Tabi bunları yaparken Metin hocayı aynı zamanda okulun Oryantiring takımının yanında turnuvalarda, Ramazan’da öğrencilere iftar sonrası hazırlarken, PTT Kargo önünde elinde kolilerle köy okullarına kitap gönderirken ve tabi ki her bir Sorgunlu gibi yaz tatilinde babasının yanında harmanda çalışırken buluyorduk.
Metin hoca’nın bugünlerde Türkiye’nin dört bir yanındaki ortaokullarda popüler olan “Mavi Yeleli Kurt’un Ardından” adlı 3 kitaplık serisine göz attığımızda; ilki olan “Dededen Oğuz Kağan’a”. 9, 12 ve 15 yaşlarındaki 3 kardeşin dedelerinden dinledikleri hikâyenin etkisiyle Mavi Yeleli Kurt’un peşine düşmesiyle başlıyor. Kardeşlerden büyük olan ikisini, Mavi Yeleli Kurt Oğuz Kağan dönemine götürür. Oğuz Kağan’ın doğumundan son seferine kadar geçmiş zamanı yaşayan kahramanlarımız görevleri sona erince şimdiki zamana, yaşadıkları köye geri dönerler.
Serinin ikinci kitabı “Demir Dağı’nın Yolcuları”nda yeniden geçmişe gidip Demir Dağı’nda sıkışan Türkleri kurtarıyorlar. Serinin üçüncü kitabı olan “Görevimiz Malazgirt”te ise kahramanlarımız bu kez Selçuklu dönemine giderek Anadolu’da saklı olan kılıç ve madalyonu Sultan Alparslan’a ulaştırarak onunla beraber Anadolu’nun kapılarını Türklere açarlar.
Üç kitaplık serinin ardından bu yılın başında ise Anadolu insanının içtenliğini, dayanışmasını bizlere tekrar hatırlattığı “İyi Ki Doğdum” adlı romanıyla okurlarının karşısına çıktı.
Bugünlerde ise diğer badim Adanalı Uluslararası Ekonomi uzmanı Yusuf Aktaş; “Dehliz” adlı romanıyla okurlarla buluşmaya hazırlanıyor. Evet ben taslak halini okudum ama “spoiler” vermeyeceğim. Yine de bir tüyo vereyim; siz okurken, Kafkasya ve İran coğrafyasına hâkim yazarımızın kaleminden temposu hiç düşmeyen bir maceranın içinde bulacaksınız kendinizi. Kitap raflarda yerini aldıktan sonra bir başka yazımızda daha detaylı işleyeceğiz “Dehliz”i.
Şimdilik bu kadar. Vira bismillah diyerek başlıyoruz, Allah utandırmasın bizleri...
'Tek tip' görüş dayatması yapmadan, tartışma kültüründen örnekleri okuyucuya tekrar gösterebilmek (birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde 🤪) ne güzel bir amaçtır. Hasret kaldığımız bir entelektüel mecrayı takip edeceğimiz umuduyla başarılar diliyorum.