top of page

Çocuklarıma Mektuplar - II

Yazarın fotoğrafı: Serkan CanbulutSerkan Canbulut

Güncelleme tarihi: 6 Eki 2023



“İlim ilim bilmektir, İlim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsin, Ya nice okumaktır.”

Diye ötelerden seslenir bize Yunus Emre. Basit bir söz dizimi gibi görünse de insanoğlunun temel tekamül şartını bize özetleyen yegane söz nedir deseler, ben budur derim.


Kendini bilmek kavramı öyle sihirli bir ifadedir ki fikrimce insanoğlunun yaradılışının özeti bile diyebilirim. Ve bu noktadan hareketle insanlığın kurtuluşunun anahtarı olacak olan da “kendini bilmektir”.


Yunus Emre bize bu vesileyle eğitim-öğretimin de ne maksatla yapılması gerektiğini tarif etmektedir esasında. Kendini bilen kuşaklar yetiştiremedikten sonra eğitim-öğretimin veyahut da okulların bir fonksiyonu kalmamaktadır bana göre.


Kendini bilmek varlığının farkında olmayı gerektiren bir terimdir, düşünmeyi ve karar vermeyi gerektiren kavramdır, bireyi ve dolayısıyla toplumu asalak olmaktan çıkaran bir emirdir.


Hadi ütopik bir kurgu yapalım:


Bana ülkem ve milletim için bir değişiklik yapma imtiyazı tanınsa hiç şüphesiz yapacağım yegane iş eğitim sisteminin ıslahına yönelik olurdu. İlk adım olarak eğitimin profesyonellerinin tamamının içinde olduğu bir konferans tertip ederdim. Ancak bu konferanstan maksadım üç-beş günlük bir toplantı, yiyelim, içelim, bildiri sunup dağılalım şeklinde değil eğitim sisteminin ıslahına matuf bir komite tertip edilerek seçimlerin yapılacağı bir toplantıdır.


Bu toplantıda ilerleyen süreçte Temel Eğitim Kanunumuzu oluşturacak bir jüri komitesi seçimi gerçekleştirilmelidir. Ancak bu seçim yönlendirme, dikte veya hiziplerle değil tamamen bireysel adaylık sistemi ve her aday için tek tek oylama yapılması ve konsensüs sağlanarak jüri komitesine üye seçilmesine dayalı bir usul ile gerçekleştirilmelidir. Ancak bu usulle jüriye seçilen üyelerin vicdanları ve bilgileri doğrultusunda karar verebileceklerini garanti etmiş olabiliriz.


Jüriye seçilen komite üyelerinin görevi, ilerleyen süreçte oluşturulacak komitelerden çıkacak kanun maddelerine yönelik teklifleri inceleyip, değerlendirip, düzenleyerek madde önerileri haline dönüştürmek ve tertip edilecek jüri genel kurulunda oylamaya sunmak olacaktır. Jüri genel kurulunda kararların 4/5 oy çokluğu ile alınması gereklidir.


Bu çalışma sonucunda öyle bir metin ortaya çıkarılmalıdır ki Türk Milli Eğitim sisteminin omurgası olsun. Öyle bir metin inşa edilmelidir ki eğitim sisteminin bütün bileşenlerini ihtiva etsin. Tüm zeka düzeylerindeki, tüm fiziki kondisyon seviyelerindeki, tüm sağlık şartlarındaki öğretmen, öğrenci ve paydaşların tüm gereksinimlerine yönelik hususlar belirlenmiş olsun. Öyle bir metin oluşturulsun ki Türk çocuğunun ana sınıfından tutun da üniversite mezuniyetine kadar bütün aşamalardaki her ihtimalin olası süreçlerinin belirlendiği ve her halükarda geleceğimizin mimarı olacak çocuklarımızı “kendini bilen” bireyler haline getirecek bir sistem olsun.


Bu metnin oluşturulması sürecinde ve sonrasında yasalaşması aşamasında toplumun tüm katmanlarının fikri alınsın ve tartışılsın. Baş eğen, diz çöken değil baş eğdiren bir millet olmamızın anahtarı olacak bu sistemin inşası için tüm milletimiz fikir beyan edebilsin.


Bütün bu süreçlerin işaret fişeği olarak Anayasamızda 42. maddede;

Temel bir Milli Eğitim Kanunu olacağı, eğitim sistemine ilişkin bütün süreçlerin bu kanunda yer bulacağı, kanunun oluşturulması için yukarıda birtakım hususlarını belirttiğim süreçleri havi bir usul izlenerek metin oluşturulacağı, bu metne ilişkin bütün oylamaların ve kararların en az 4/5 oy çokluğu ile karara bağlanacağı, metnin yasalaştırılması ve daha sonrasında değişiklik yapılması durumlarında da her halükarda Temel Milli Eğitim Kanununa ilişkin yasama süreçlerinde 4/5 oylama oranının gözetileceği hususlarını ihtiva eden bir anayasa değişikliği yapılmalıdır.


Burada en kritik konu 4/5 oylama oranı olup, belki de Anayasamızın 4. maddesine bile temel milli eğitim kanununa ilişkin 4/5 oylama oranının hiçbir surette değiştirilemeyeceği hususunun işlenebileceğidir. Bu oylama oranını nezdimde bu denli önemli kılan yegane kaygı nitelikli çoğunluk olmadan temel kanunun değiştirilmemesini garanti etmektir. Bu oranın yüksek olması mutlaka konsensüs gerektirecek olup vicdanı ve bilimi bu denli bastırabilecek bir menfaat temininin zor olacağını düşünmemdir.


Bu sayede her aklına esen Milli Eğitim sisteminde bir değişiklik yapamayacaktır. Çünkü eğitim sisteminde değişiklik yapmak bir milletin kaderini ilgilendiren yegane husustur. Düşünmeyen, sorgulamayan, birey olamamış fertlerden oluşacak bir topluluk asla bir millet olamayacak, en iyi tabirle bir kalabalık (özellikle sürü demekten imtina etmeye zorluyorum kendimi) olacaktır. Sistemde değişiklik yapılmasını zorlaştırmanın amacı eğitimde yapılan değişikliklerin etkilerinin 15-20 yıl sonra görülmeye başlanmasıdır. Türk milletinin kaybedecek bir günü dahi yoktur. Bir değişiklik yapılacaksa bu iyice düşünülüp tartışılıp toplumun en geniş kesimince kabul ve onay alarak yapılmalıdır.


Sistem üzerinde bu denli durmamın sebebi ise geniş kitlelerin ancak iyi sistemlerle daha iyi hale gelebilmesidir. İyi bir sistem dehalar oluşturamaz, haddizatında dehaları sistemler çıkarmaz-dehalar sistemlerden bağımsız olarak var olurlar- lakin toplumun genelinin bir nebze de olsa gelişmesinin yegane şartı iyi bir sistemdir. Bir kurtarıcı bekleyen bir toplum olmak yerine kendi ayakları üzerinde duran bir toplum inşa edecek bir sisteme ihtiyacımız vardır.


Tüm bunların yanında okullarımızda çocuklarımıza kendilerini bildirecek bir sistem inşa etmeliyiz. Kifayetsiz muhterisler yetiştiren bir sistem bizi alçalttıkça alçaltır. Kendini bilen bireylerin olduğu bir toplum ise gelişmenin temel şartıdır. Kendini bilen birey kendinden başarılıyı kıskanmaz, makam mansıp elde edeyim diye olmayacak işlere kalkışmaz. Hatta tam aksine işin ehline verildiğini bildiği için kendi çocuğunun kendinden daha iyi şartlarda yaşamasını muhtemel görerek hakkını veremeyeceği bir pozisyonu işgal etmekten imtina eder.


Kendini ve hayatı bilen adil çocuklar yetiştirmeliyiz okullarımızda. Tüm okullarımızda beslenme şartları sağlanmalı. Tüm çocuklarımız okul yemekhanelerinde yemek yemeli ve bedeli devletçe karşılanmalı. Tüm çocuklarımız okul yemekhanelerinde öğretmenlerinin nezaretinde nöbetleşe yemek dağıtımı yapmalı. Böyle yaparak adil olmayı öğrenmeli. Bir husumet yaşadığı arkadaşına elinde kepçe var diye hak ettiğinden daha azını vermeyi düşünmez bir adalet duygusuna sahip çocuklar yetiştirmeli sistemimiz. Böyle olduğumuz zaman dünya Türk’ün adaleti ile daha mutlu bir gezegen haline gelecektir.


Kendini bilmek çok önemlidir. Kendini bilen birey elindeki çöpü yere attığı zaman o çöpleri toplamak için görevlendirilecek kişinin emeğinin israf edilmiş, harcadığı mesainin milletinin geleceğinde daha elzem bir işten çalınmış bir zaman olduğunun farkında olacaktır.


Kendini bilen bireylerden müteşekkil bir toplumda yaşamaları arzusunun uykularımı kaçırdığı çocuklarım ve kendi çocuklarımın şahsında milletimin çocukları; dilerim ki benim tahayyül edebildiğimden daha müreffeh bir gelecekte yaşarsınız.


Dilerim ki; Yüzleriniz hep gülsün! Allah’a emanet olun.

Comments


bottom of page