top of page

Çocuklarıma Mektuplar - III


Subutay

Steplerde yaşayan Moğol halkı çocuklarına 3 ya da 4 yaşına geldiğinde at binmeyi öğretir birkaç yıl sonra at binmede ustalaşınca da eline ok ve yay vererek çocuklarını adeta bölgenin fiziksel ve sosyolojik şartlarına meydan okuyacak nitelikte donanımla teçhiz ederler imiş. Öyle ki ergen olan her bir Moğol çocuğu neredeyse tam talimli bir asker olarak görülebilir imiş.

Ancak kaderin cilvesi olsa gerek; 13 – 14 yaşına kadar doğru dürüst at binmemiş, Cengiz Han’ın ordusuna katılıncaya dek muhtemelen herhangi bir savaş aletini bile eline almamış Sibirya taygalarında yetişmiş, büyük ihtimalle Tuvalılara mensup Uranhay kabilesinden bir demirci olan Çarçuday’ın oğlu Subutay bu talimli Moğol gençleri arasından sıyrılarak tarihin gördüğü en büyük komutanlardan biri olarak nam salmıştır.

Evlatlarım, nasıl bir ortamda doğduğunuz, ne şekilde teçhiz edildiğinizden ziyade sizi tarihe geçirecek yegane durum ve duygu sahip olduğunuz yeteneklerinizi iyi tanımak ve onları uygun zaman ve zeminde kullanmak olacaktır. Bu manadan olmak üzere sizin potansiyelinizi sizden iyi kimse bilemez. Anneniz ve babanız bile sizi, içinizdeki yeteneği sizden iyi bilemez. Potansiyelinizi ve sınırlarınızı ancak kendiniz bilebilirsiniz.

Ebeveynleriniz ve sosyal çevreniz size belki; taliminiz, hazır bulunuşluluğunuz ve eğitiminiz ile ilgili kolaylaştırıcı bir takım faydalar sağlayabilir, ahlaki normlar ve prensipler ile sizleri silahlandırabilir ancak potansiyelinizi sizden daha iyi kimse bilemez.

Bu sebeple tüm samimiyetimle sizlere adeta yalvarıyorum:

Milletimin geleceğinin sahibi evlatlarım, kendinizi bilin ve içinizdeki cevheri ortaya çıkarmak için dinamik olun. O cevher sayesinde gelecek asırlarda adından bahsedilecek Türk çocukları olarak sizler, torunlarınıza utanılacak bir mazisi olmadan dünyaya nasıl nizam verilirmiş göstereceksiniz.

Sizin fıtratınız bu mucizeyi gerçekleştirmeye fevkalade uygundur. Aslan yavrusu aslan olur. Her ne kadar “gezen tilki yatan aslandan yeğdir” diye bir atasözümüz olsa da burada kast edilen yeğlik dinamik olmak noktasında bir teşvik ile sınırlıdır, zira tabiatta hiçbir tilkiye aslan muamelesi yapılmaz. Sizin atalarınızın nelere muktedir olduğunu tarihten görerek sizlerin de fıtri manada bu kabiliyetlere sahip olduğunuzu size şiddetle hatırlatırım.

Yeter ki beyninizi ve ruhunuzu serbest bırakın ve içinizde her ne beceri var ise, kıskançlık ve hasetten uzak olarak potansiyelinizi geliştirmeye çalışın. Unutmayın bu devletin her birinizin tüm becerilerine ihtiyacı vardır. Bu devlet için önemsiz bir iş yoktur. Her iş önemlidir ve gereklidir. Tüm işler için tek prensip işini iyi ve layıkı ile yapanlardan mı olacaksınız yoksa işine hile ve fesat katanlardan mı olacaksınız. Tercihinizi yanlış yaparsanız ceremesini siz de göreceksiniz ancak sizin çocuklarınızın sefaletini garanti altına almış olmanın vereceği vicdan azabı sizin peşinizi asla bırakmayacaktır.

Unutmayın Türk olmak bir şuur, bir iman, bir anlayış meselesidir.

Zulmün ve zalimin karşısında durmaktır Türk olmak.

Adaleti ile aleme nizam vermektir Türk olmak.

Nice kereler ihanete uğramış olsan bile ihaneti unutmayıp mazlumu arkalamaktır Türk olmak.

Kendin aynı zulme uğrasan kimsenin kılını bile kıpırdatmayacağını bilmektir Türk olmak.

Bu yüzden başımız dik, alnımız açık olacağız evlatlarım.

Dik durun, doğru yaşayın.

Tek gündeminiz kendiniz olsun. Hırslarınızdan arınarak içinizdeki cevheri geliştirmekten başka kaygınız olmasın ki gözümüz arkada kalmasın.


Dilerim ki;

Kılıcınız keskin, bahtınız yaver gitsin…

Yüzleriniz hep gülsün!

Allah’a emanet olun.

댓글


bottom of page