Kültür ve Turizm Bakanlığındaki görevi sırasında oda arkadaşı olma şansını yakalayan bendeniz ve elbette ki tüm diğer mesai arkadaşlarımız Muhammet Fatih Safitürk’ün kaymakamlık görevlerindeki başarıları takip ediyor ve yeni bir Recep Yazıcıoğlu’nun gelmekte olduğunu görüyorduk. Lakin Türkiye’nin güneydoğusunda ne zaman iyi bir gelişme olsa, baltalamaktan başka bir görevi olmayan terör örgütü PKK Türkiye’nin parlayan bir yıldızını daha söndürmekte geç kalmamıştı. Tıpkı 8 Eylül 2003 tarihinde elim bir trafik kazası sonucu kaybettiğimiz, Türkiye’nin unutamadığı efsane Vali Yazıcıoğlu gibi Türk bürokrasisine damgasını vuracak bir meziyete sahip olan şehit Kaymakam, ilk atandığı Ulaştırma Bakanlığında kısa bir süre çalıştıktan sonra Kültür ve Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürlüğü’nde Kültür ve Turizm Uzman Yardımcısı görevini ifa ettiği 2008 yılında çocukluk hayali olan Kaymakamlık sınavını kazanarak kamu görevine devam ederken 10 Kasım 2016 günü makamında düzenlenen bombalı saldırı sonucu şehit olmuştu.
7 Haziran 2015 seçimleri sonrasında PKK’nın güneydoğu bölgemizde bazı ilçelerde hendekler kazarak başlattığı yeni şehir savaşı stratejisi çatışma stratejisinde Mardin’in Derik ilçesi de yer almaktaydı. Şehit Kaymakam Muhammet Fatih Safitürk, Derik özelinde terör örgütü ile olan mücadeleye ilişkin hazırladığı 25 Ocak 2016 tarihli raporunda (raporun bazı kısımları milli güvenlik hassasiyeti nedeniyle tarafımca sansürlenmiştir ancak belirtmekte fayda var ki Safitürk’ün raporunda yer alan çözüm önerilerinin tamamına yakını geçen 7 yıl zarfında Türk devleti tarafından uygulamaya koyulmuştur.) terör örgütünün 2015 yılında bölge halkını nasıl abluka altına almaya çalıştığını detaylı bir şekilde incelemişti.
Safitürk, terör örgütünün yeni eleman kazanımında aile yapısının önemine vurgu yapmaktadır. “Dul ve eşi cezaevinde olan kadınlar ile düzeni bozuk ailelerin (imam nikahlı 2. eş vb. gibi) ailelerin çocukları örgütün eleman temininde zorluk çekmediği sosyal kesimi oluşturmaktadır. Derik ilçesinde 600’ün üzerinde dul, 100’ün üzerinde eşi cezaevinde olan kadın bulunmaktadır. Söz konusu ailelerin çocuk sayısının zaman zaman çift haneli olduğu da göz önünde bulundurulursa bahse konu kitlenin ne kadar kalabalık ve önemli olduğu anlaşılacaktır.” diyerek örgütün her daim taze eleman temini konusunda sıkıntı yaşamadığına işaret etmektedir
Raporda özellikle güvenlik ve siyaset uzmanlarınca terör sorunu üzerine yapılan değerlendirmelerdeki en temel hataya dikkat çekerek; “Terör sorunu üzerinde konuşulurken, kamuoyunda yapılan ilk değerlendirme, bölge insanın sorunlarının örgütü doğurduğu şeklindedir. Yani etkilenmenin yönü halktan→ örgüte olacak şekilde çizilmektedir. Oysa vatandaşı uyguladığı yoğun politika, legal sosyal aktiviteler ve illegal faaliyetler (tehdit, haraç vb..) ile terörize eden örgüttür. Yani etkilenmenin yönü örgütten → halka şeklinde olmaktadır. Bu çerçevede örgüt mensuplarının yoğun faaliyet gösterdiği yerleşim yerleri ile örgüt mensuplarının giriş yapamadığı, faaliyet gösteremediği yerleşim yerlerindeki vatandaşların siyasi ve sosyal davranış ve tutumları farklılık arz etmektedir. Bir önceki görev yerim Bingöl Kiğı halkı etnik köken itibariyle Derik ile aynı özellikler gösterirken, terör örgütü mensuplarının ilçeye nüfuz edememelerinden kaynaklı olarak Derik’ten çok daha farklı ve olumlu bir tablo çizmektedir. Bölücü örgütün faaliyetlerinin bölgede sonlandığı bir ortamı kafamızda canlandıracak olursak, vatandaşların devletle olan ilişkilerindeki tutumu Bolu'dan, Nevşehir'den çok farklı olmayacaktır.” tespitinde bulunurken yine önemli bir ayrıntı olarak tanımlamaların yanlış kullanımının yarattığı zararları “İkinci olarak, Kürt hareketi, Kürt milletvekili, Kürt illeri vb. kavramlar örgüte müzahir, örgütü destekleyen kesimi tanımlarken dikkatsizce kullanılmaktadır. Kürt etnik kökenli vatandaşlarımızın çok büyük bir kısmının örgütle ve onun destekçisi siyasi hareketle hiçbir bağının olmadığı ve bu yanlış kullanımdan son derece rahatsız olduğu göz önünde bulundurularak, bu kavramların dikkatsizce- ya da bilinçli bir şekilde- yanlış kullanılmasının gençlerin, çocukların bilinçaltında soru işaretleri oluşturabileceği hatırdan çıkarılmamalıdır” ifadeleriyle açıklamaktadır.
Fatih Safitürk, Devletin, bölgede yaptığı altyapı yatırımları ile ailelere yönelik yardımları konusunda ise; “Devletin vatandaşa sağladığı parasal destekler yeterli olmakla beraber, maruz kalınan yoğun devlet aleyhtarı propaganda (ödeneklerin devlet tarafından değil Avrupa Birliği tarafından gönderildiği, tüm hakların PKK'nın mücadelesi sonucu elde edildiği vb.) nedeniyle vatandaşla devlet arasında gönül bağı kurulmasına katkı sağlamamaktadır.” yorumuyla örgüt militanlarının şehir yapılanmasının halk üzerinde yaptığı propaganda faaliyetleri sonucunda tüm bu yardımların PKK sayesinde olduğu algısı yaratıldığını belirtirken örgüt propagandasına kapalı bir yapısı olan köy korucularına ayrı bir parantez açarak “Oysa ayda sadece 1.000 TL maaş alan bir geçici köy korucusu devleti için canını vermeye hazır olacak şekilde devletine bağlıdır.” sözleriyle Köy Korucularının öneminin altını çizmiştir.
Raporun yazımından 6 ay sonra gerçekleştirilmeye çalışan darbe girişimi sonrasında KHK’lar ile örgüt mensubu kamu çalışanları ihraç edilirken, Fatih Safitürk raporunda, “Örgüt mensubu memurlar da bölgenin diğer bir kanayan yarasıdır. Kamu Hastanelerinin idari ve personel işleri bakımından bağımsızlaştırılması, Valilik ve Kaymakamlıkların bu kurumların işlemleri ve personeli üzerindeki denetiminin tamamen kaldırılmış olması, kamu hastanelerini bölücü örgüt mensubu ve sempatizanı kişilerin en kolay yuvalandığı, faaliyet gösterebildiği kurumlar haline getirmiştir. Teröristlerin tedavisinde buralarda görevli doktorlar ve bu hastanelerin ilaçları kullanılmakta, hastanede tedavi gören güvenlik personeli hakkındaki istihbari bilgi Hastanede görevli personel tarafından örgüte ulaştırılmaktadır…. Yine örgüt mensubu öğretmenler çocukların örgüt sempatisi kazanmalarında, devlet aleyhine propaganda malzemesi toplanmasında, devlet aleyhine propaganda yapılmasında vb. faaliyet göstermektedirler. Örgüt mensubu ya da örgüte müzahir kamu görevlisinin kendi memleketinde çalışması çarpan etkisi meydana getirmektedir.” İfadeleriyle terör örgütüyle bağlantılı kamu çalışanlarının terörle mücadeleye verdikleri zararı dile getirmişti. Bununla birlikte, belediye teşkilatlarındaki örgüt kontrolünün 2016 yılı başı itibariyle geldiği noktayı da şu sözlerle tarif etmektedir.“Terör örgütü eylemlerinde Belediye personelini etkin bir şekilde kullanmaktadır. Vatandaşın devlet aleyhine toplumsal olaylara katılımı belediye başkan ve personeli tarafından, belediye imkanlarının kullanmasıyla sağlanmakta, bu tür olaylara belediye personeli eksiksiz katılmaktadır. Yine ilçe dışında gerçekleştirilen canlı kalkan vb. gibi eylemlere ilçeden toplanan müzahir kitlenin transferi belediye araçları ile sağlanmaktadır. Belediye araçları propaganda amaçlı olarak gerçekleştirilen terörist cenazelerinde, halkın katılımın sağlanması için duyuru yapılması ve konvoy oluşturulması eylemlerinde de kullanılmaktadır. Terör örgütü mensuplarının eylem öncesi keşiflerinde mihmandarlık yapılması, bomba koyulacak çöp konteynırlarının belirlenmesi, yol üzerinde konumlandırılması vb. eylemler belediye personeli tarafından yapılmaktadır. Yine Belediye personeli tarafından (su saati okuma, bakım ve onarım vb. çalışmalar sırasında güvenlik personelinin adresleri, araç plakaları, eve giriş ve çıkış saatleri vb.nin keşfi yapılmaktadır).” Safitürk bu satırları kaleme aldıktan çok değil 8,5 ay sonra makam odasında Kaymakamlık personeli tarafından yerleştirilen bombanın patlaması sonucu şehit oldu.
Şehit Kaymakam Safitürk, raporunda son olarak terör örgütüne angaje olan Belediye Başkanları sayesinde devlet teşkilatının çalışmalarına sekte vurulduğuna dikkat çekerek “Terör eylemlerinin zaruret haline getirdiği yeni karakol ve polis noktaları için yapılan araştırmada tüm kamu arsalarının imarlarının inşaata müsaade vermeyecek şekilde otopark, belediye hizmet alanı vb.. olarak değiştirildiği, sadece karakol değil ilçede yapılması planlanan yeni hükümet konağı, okullar ve kamu lojmanları için imarı uygun tek bir arsa dahi bırakılmadığı anlaşılmıştır. Belediyelerin kanundan aldıkları yetkiyi alenen devletin aleyhinde olacak şekilde kötüye kullandıkları açık bir şekilde görülmektedir. Belediye sunduğu hizmetlerin tamamında, -yol, su, kanalizasyon inşaatları, karla mücadele vb.- köy/mahallelerin korucu köyü olup olmadığını, oy verdikleri partileri, köy/mahallenin örgüte katkısını öncelikle göz önünde bulundurmakta, bu durumun (belediye hizmeti bakımından ödüllendirme ve cezalandırma) aleni propagandasını vatandaşa yapmaktadır. Korucu köyleri, oylarını farklı partiye vermiş olan köyler cezalandırılmakta, kamu imkanları (belediye) ile vatandaş siyasi baskılara, tehditlere boyun eğmeye zorlanmaktadır. Milli Bayramımız, resmi bayramlar, resmi törenler (İstiklal marşının kabulü, şehitler günü, gaziler günü v.b.) Belediye başkan ve personeli tarafından protesto edilmekte, bu törenlerde belediye tarafından sağlanması gereken hiç bir hizmet yerine getirilmemektedir. Bununla beraber, örgüt elebaşının doğum günü, örgütün ilk eylemini yaptığı günün anması, nevruz, terörist cenazeleri v.b. birçoketkinlik belediye imkanlarının kullanılmasıyla ve başkan dahil tüm personelinin katılımıyla gerçekleştirilmektedir.”ifadeleriyle yerel yönetim eliyle bölge halkına yapılan baskıları dile getirmektedir.
Derik Belediyesine 11 Eylül 2016 tarihinde kayyum olarak Belediye Başkanlığı görevine Safitürk’ün getirilmesi terör örgütü PKK’nın Derik’teki hakimiyet alanına darbe vurmuştu. Kapana kısılan örgüt ise son bir çırpınış olarak bir ay sonrasında odasına bomba yerleştirerek Türk milletinin genç bürokratı Muhammet Fatih Safitürk’ü şehit ederek intikam alma yoluna gitmişti.
Son söz olarak milletimizin daha nice “Fatih”ler yetiştireceği inancıyla şehadetinin yedinci yıldönümünde şehidimiz Muhammet Fatih Safitürk’ü rahmetle anıyorum.
Comments