top of page

Nazım Hikmet…

Güncelleme tarihi: 6 Eki 2023

Türkiye’de yıllardır tartışılır ve bu tartışmalar hiçbir zaman neticelenmez. Nazım Hikmet sahiden hain mi yoksa kahraman mı? Kim bu Nazım Hikmet? Nereden geldi? Nereye gitti? Türkçeyi güzel kullanan bir dil ustası mı? Yoksa Sovyet yayılması için bir propaganda aracı mı? Gerçekten kimdi Nazım Hikmet? Gelin Nazım Hikmet’e benim penceremden bakalım biraz, dilim döndüğünce anlatayım size Nazım Hikmet’i.

2000’li yılların başında ülkemden ayrılmıştım. İdeallerim için bana uzak olmayan; ama anlamını yitiren bir sistemin çöküşünden sonra kucaklaştığımız Azerbaycan’a gittim. Bakü’nün metro rüzgarlarında anlamıştım insanların hasretten ölebileceğini. Kulağımın aşina olduğu ezan sesine hasret kaldığım, okula giderken Durujba’da (Dostluk) Rus Ortodoks Kilisesinin çan sesi ile irkildiğim, ezansız iftar vaktini beklerken, birkaç dakika daha geçsin deyip orucumu açtığım yıllardı. Ne hikmettir, o yıllarda tuttuğum orucun tadını bir daha hiç bulamadım.


Bakü’de Rus ailede kaldığım ilk senenin kış ayı çok sert geçiyordu. O soğuk geçen kış akşamlarının bir tanesinin yeri benim için çok ayrıdır. O gece soğuk esen rüzgârın sesini hiç unutamadım. Evdeki kütüphanenin kitaplarına göz atıyordum ki özellikle bir kitap dikkatimi çekti. Mavi kaplı kitabın üzerinde “ŞİİRLER” yazıyordu. Lakin Rusça basılmış olan kitabın yazarı “Nazım Hikmet” yazıyordu. İnanamadım tekrar okudum “Nazım Hikmet”. Şaşkınlıktan üç kez daha okudum, gerçekten yazarı Nazım Hikmet’ti. Kitabı elime alarak hemen salona geçtim ev sahibim Luda’ya “bu kitabın yazarı kim?” diye sordum. Gülerek o da “Nazım Hikmet” deyince ne kadar mutlu olmuştum o akşam. Nazım’ın ne komünist olması ne de sosyalist olması ne de başka bir şey, benim insanımın yazdığı bir eserin Rusça olarak basılması beni öylesine sevindirmişti ki o akşamı hiçbir zaman unutmadım. O yaşadığım duygunun etkisiyle daha sonraları Nazım Hikmet hakkında araştırmalar yaptım. Bulduklarım arasında beni en çok duygulandıransa Nazım Hikmet’in Bakü’ye geldiğinde verdiği konferanslarda her zaman Türkiye Türkçesini kullanmış olmasıydı. İtiraf etmeliyim ki internette Nazım’ın Bakü konferanslarının videosunu izlerken içten içe gururlanıyordum. Siyasi bakışı, görüşü ne olursa olsun bizim topraklardan, bizim dilimizden olanın değeri asıl gurbette anlaşılıyor…


Hakkındaki tüm tartışmaları bir kenara bırakarak Nazım Hikmet’in bir şiiri ile bitireyim yazımı

Dörtnala gelip Uzak Asya'dan

Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan

Bu memleket, bizim.

Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak

Ve ipek bir halıya benzeyen toprak,

Bu cehennem, bu cennet bizim…

Comments


bottom of page