Neredeyse dünyanın her ülkesine dizi satışı yaparak sektörde dünya lideri olan Amerika Birleşik Devletlerinden sonra Türkiye son dönemde dizi pazarında dünya ikinciliği konumuna ulaştı. Bloomberg’de 23 Temmuz 2023’te yayınlanan bir analizde 146 ülkede 800 milyon izleyiciye erişen ve 2022’de 750 milyon dolarlık ihracat geliri sağlanmasıyla ülke ekonomisine de büyük katkı sağlayan sektörde işler gerçekten yolunda gidiyor mu işte burası bir soru işareti.
TRT tarafından 1975 yılında yayımlanan ilk Türk dizisi Aşk-ı Memnu 30 dakikalık bölümlerden oluşurken, 1980’li yıllarda TRT’nin tekel olduğu dönemde 1984 yapımı “Kartallar Yüksek Uçar” ve 1986 yapımı “Çalıkuşu” 40’ar dakikalık bölümler halinde yayımlandı. 1986’da tüm Türkiye’nin ilgiyle takip ettiği “Perihan Abla” dizisinde bölümler ortalama 45 dakika sürerken 1990’lı yıllarda yayına başlayan özel TV kanalları da çizgiyi uzun süre bozmadı. 1993-1997 yılları arasında ATV’de yayımlanan “Süper Baba” ortalama 55 dakikalık bölümlerden oluşurken, Star TV’nin dönemin fenomen dizisi “Kara Melek” 1997-2000 yılları arasında ortalama 40’ar dakikalık bölümleriyle izleyiciyle buluştu.
Dizi sektöründe 2000’li yıllara gelindiğinde ise bölüm sürelerinin uzadığına şahitlik ettik. 2006’da yayımlanmaya başlayan “Binbir Gece” ve “Kaybolan Yıllar” 75’er dakikalık bölümleri ile arz-ı endam ettiler. 2011-2014 yılları arasında Show TV’de yayımlanmaya başlayan ardından Star TV’de devam eden “Muhteşem Yüzyıl” da bölüm süreleri önce 90 dakika ilerleyen sezonlarda ise 120 dakika ortalama uzunluğa ulaştı. Akabinde 2015-2017 yılları arasında Kanal D'de yayımlanan “Poyraz Karayel” ilk sezonunda ortalama 120 dakikalık bölümlerden oluşurken ilerleyen sezonlarda ise 140 dakika bandına çıkmıştır. Türk dizi tarihinin fenomen olmuş yapımlarından “Kurtlar Vadisi/Kurtlar Vadisi Pusu” da 2003 yılında 60 dakikalık bölümlerle çıktığı ekran macerasını 2016 yılında 140 dakikalık bölümlere ulaşarak tamamlamak zorunda kalmıştır.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) Yayın Hizmeti Usul Ve Esasları Hakkında Yönetmeliği doğrultusunda yayıncı kuruluşların bir saatlik dilim içinde ancak %20 yani 12 dakikalık reklam alabilmeleri, dizi yapımcılarının bölüm sürelerini sürekli uzatmaları yönünde hareket etmelerine neden oldu. Bu noktada yayıncı kuruluşların daha az sayıda ancak daha pahalı reklam tarifesine geçmesi, hem izleyici memnuniyeti hem de reklam veren şirketlerin yayınlattıkları reklamların izlenirlik oranlarının artmasıyla çok daha fazla etkili olabilirdi. Fakat hem yayıncı kuruluşlar hem de reklam verenler bu yolu izlemediklerinden maalesef olan dizi sektörü emekçilerine oldu.
Set emekçileri ilk kez 2010 yılında dizi sürelerinin 90 dakikaya çıkarılmasını protesto etti. Uzatılan bölüm süreleri, çekim için set çalışanlarının haftanın 6 günü 18’er saat çalışmalarına neden olmaktaydı. Tüm sektör çalışanlarının birlikte eylem yapsalar da TV kanallarının mevzuat ve reklam verenlerle olan anlaşmalarına uymaması nedeniyle bölüm sürelerinin düşürülmesi talebi gerçekleşmedi. Üstüne üstlük 90 dakika bandından 120 dakikalık bölümlere geçildi.
“Poyraz Karayel” dahil bazı döneminin popüler dizilerinde senaristler “Yerli diziler yersiz uzun değil mi?” repliğini de senaryoya dahil ederek seyirciyi de protestolarını desteklemesi yönünde adım attılar. 2017 Nisan ayında ise 97 senarist bir manifesto yayınlayarak “Dünyanın hiçbir yerinde bu sürelerde dizi yazılmaz ve üretilmezken; yıllar önce 90 dakikaya hayır dediğimiz ‘Yerli Dizi, Yersiz Uzun!’ eyleminden bu yana yayın süreleri 150 dakikalara çıkmış olduğu için; mesleğimiz, işimize olan saygımız, hikaye ve senaryo üretirken sahip olduğumuz profesyonel görüşler ve insani şartlarda çalışma arzumuz yok sayıldığı için mutsuzuz… Dizilerin ve kanalların gelir kaynağı olan reklam bütçelerinin, bu sürelere göre revize edilmesini, tüm birimlerin bu konuda iş birliği içinde olmasını ve el birliğiyle, hızla bir batağa doğru giden Türkiye dizi sektörünün intiharına mani olmak için bu karar ve eylemimizin desteklenmesini bütün oyuncu, set çalışanı, yönetmen arkadaşlarımız ile yapımcılarımıza rica ile beyan ederiz.” mesajını Türk toplumuyla paylaştı ancak aradan geçen 6,5 sene zarfında televizyon kanalları için yapılan prodüksiyonlarda süre açısından değişen pek de bir şey olmadı.
Sektörün dizi sürelerinin azaltılması talebinden kaynaklı olmasa da dünyada olduğu gibi Türkiye’de de abone sayılarını hızla artıran Netflix ve diğer dijital platformlar için çekilen yerli dizilerde bölüm süreleri dünya standartlarına döndü. Ancak dijital platformlar halen Türk dizi piyasasında televizyon kanallarının hâkim konumunu sarsacak bir pozisyonda olmadıklarından 140-150 dakikalık bölümler içeren yeni dizilerle yola devam ediliyor.
Bir hafta içerisinde neredeyse iki uzun metraj film süresini dolduracak senaryonun yazılması, çekimlerin tamamlanması ve yayına hazır hale getirilmesi zorunluluğu; yüzün üstünde ülkede popüler hale gelmiş olan Türk dizilerinde hem kalitenin düşmesine hem de sektör çalışanlarının yıpranmasına neden oluyor.
Senaryoların, hedef süreyi doldurabilmek için şişirilmesi dizinin tadını bozarken, yeni ve farklı bir konu oluşturmak da daha zor hale geliyor. Özellikle son yıllarda Türk dizilerinde bir furya haline gelen Uzakdoğu dizi uyarlamaları özgün senaryo yazımını tehdit eder hale getirdi. Her ne kadar uyarlama olan birkaç dizimiz başarılı olsa da aynı senaryodan 2,5 kat uzunlukta dizi çıkarma zorunluluğu yerli yapımı kalitesizleştirmektedir. 2016 yılında Güney Kore’de çekilen “Dr. Romantic” dizisi, Kore’de tek sezon 16 bölüm sınırını aşan bir başarı yakalayarak önce 2019’da ikinci sezonu bu sene de üçüncü sezonu ile izleyiciyle buluştu.
Ancak aynı dizinin yerli uyarlaması olan “Kasaba Doktoru” dizisi ise uzatılan sahneler nedeniyle beklenen etkiyi yaratamadı. Hem Kore versiyonunu hem de yerli uyarlama versiyonunu izleyenlerin net bir şekilde gördüğü üzere 60 dakikalık bir senaryonun 140 dakikaya çıkartılma çabası yerli yapımda olayların “durağan” bir şekilde anlatımına neden oldu.
Bugün ise set çalışanlarının hızla yıpranmalarına ve tükenmişlik psikolojisine girmelerine neden olan 140-150 dakikalık bölüm süreleri sadece yapım şirketlerine yurtdışına bir bölümü üçe bölerek satmalarında fayda sağlamaktadır. Yakın zamanda çöküşe geçeceği herkes tarafından tahmin edilebilen Türk dizi sektöründe çok vakit kaybetmeden birbirinin tekrarı haline gelen dizi konuları ve replikler yerine hem 45-60 dakikalık formata geçerek daha insani çalışma koşulları sağlanmalı hem de “Anadolu açılımı” yaparak yeniden halkın gerçek hikayeleriyle yeni bir yol haritası çizmelidir. Dizileri internetten takip edenlerin birçok sahneyi “atlayarak” izlediği, böylelikle 2,5 saatlik bölümleri 1 saat olmadan bitirdiklerinin aşikar olduğu bugünlerde “Yerli Dizi, Yersiz Uzun” diyerek yazıyı bitiyorum.
Türk dizisi seyredeceğime sinema filmi seyrederim daha iyi. Zamanndan kazanmış olurum :)